SIR KÂTİBİ FERÎDÛN AHMED BEY
Merhabalar Eyüp Sultan haber gazetesi okurları...
Feridûn Ahmed Bey, Münşeâtü’s-selâtîn adlı eseriyle tanınan Osmanlı devlet adamıdır.
Münşeâtü’s-selâtîn, Feridun Ahmed Bey’in hükümdar mektupları ile ferman, berat, fetihnâme vb. suretlerini topladığı eseridir. Kayınpederi Rüstem Paşa’dır. Osmanlı vezîriâzamıdır. Doğum yeri ve tarihi bilinmemektedir.
Vakfiyesinde babasının adının Abdülkadir olarak geçmesine bakılırsa, devşirme olduğu söylenebilir. Künyesini “Ahmed eş-Şehîr bi-Ferîdun et-Tevkīî” şeklinde gösteren Feridun Bey, Defterdar Çivizâde Abdi Çelebi’nin evinde ve himayesinde yetişti. Onun aracılığıyla kâtip olarak Rumeli Beylerbeyi Sokullu Mehmed Paşa’nın hizmetine girdi. 1553-1554 yıllarında Kanûnî Sultan Süleyman’ın Nahcıvan seferine katıldı. Sokullu Mehmed Paşa’nın vezîriâzamlığı (1565) sırasında Dîvân-ı Hümâyun kâtipliğine getirildi, aynı zamanda onun sır kâtibi oldu.
Böylece devlet işlerindeki nüfuzu daha da arttı. Zigetvar seferindeki hizmetlerinden dolayı Kanûnî tarafından dergâh-ı âlî müteferrikalığı ve zeâmet tevcihiyle mükâfatlandırıldı. Kanûnî’nin vefatı ve II. Selim’in tahta çıkışı sırasında asayişi temin edip, olayları yatıştırmada Sokullu’ya büyük yardımda bulundu. 12 Haziran 1570’te reîsülküttaplığa, üç buçuk yıl sonra da nişancılığa getirildi.
III. Murad tahta geçmek için Manisa’dan İstanbul’a gelirken, Feridun Ahmed Bey’in Mudanya İskelesi’nde hazır bulundurduğu zahire gemisine binmesi, onun için büyük mazhariyet oldu. Fakat bu olay, hâmisi Sokullu Mehmed Paşa’nın nüfuzundan kurtulmak isteyen III. Murad üzerinde herhangi bir etki yapmadı. Nitekim III. Murad’ın cülûsuna “şemşîr-i İslâm” terkibiyle tarih düşüren ve bir ay sonra da Münşeâtü’s-selâtîn adlı büyük eserini tamamlayarak Sokullu Mehmed Paşa vasıtasıyla yeni padişaha takdim eden Feridun Bey, beklediği iltifatı görmediği gibi bir süre sonra nişancılıktan da azledildi (10 Nisan 1576) ve Semendire sancak beyliğiyle İstanbul’dan uzaklaştırıldı. Oradan Köstendil sancak beyliğine nakledildi. Sokullu’nun bir suikast sonucu ölümünden sonra İstanbul’a çağrılarak, tekrar nişancılık makamına getirildi (6 Nisan 1582). Mihrimah Sultan ve Rüstem Paşa’nın muhtemelen Kara Ahmed Paşa’dan dul kalan kızları Ayşe Sultan’la evlendirildi Bir rivayete göre ise Sokullu’dan dul kalan İsmihan Sultan’la nikâhlandı.
Feridun Bey’in bu ikinci ikbal devri uzun sürmedi, (16 Mart 1583) tarihinde öldü ve Eyüp Sultan'daki türbesine defnedildi. Evliya Çelebi Şair Emânî tarafından ölümüne, “Nişânın kaldı dünyâda Ferîdûn” mısraıyla tarih düşürülmüştür. Feridun Ahmed Bey’in oğlu Halil Bey, (1592-93) yılında Eskişehir beyi olmuş ve bir süre sonra ölmüştür.
Osmanlı nişancılarının en ünlülerinden olan Feridun Ahmed Bey, toplam dört yıl dört ay bu makamda kalmıştır. Aynı zamanda münşî, şair ve hattattır. Evi; âlim, edip ve şairlerle dolup taşardı. Şiirlerinin Bâkî tarafından beğenilmesi, bu alandaki gücünün en büyük delili sayılır. Bâkî Feridun Bey için kaside ve gazeller bile yazmıştır.
Sülüs ve nesihten başka divanî, rik‘a ve siyâkat hatlarında da mahir olan Feridun Bey, bu en son elde ettiği meziyetleri, Koca Nişancı Celâlzâde Mustafa Çelebi’den öğrenmiştir. 1574 Yılında celî müsennâ hatla yazdığı kelime-i şehâdet, Ayasofya Camii mihrabının iki yanına asılmıştır. Merasimlerde gösterişe çok önem veren Feridun Bey, nişancılığı zamanında törenle bir yere giderken, önünde 150 tüfekli ve kadife elbiseli piyade ile 150 siperli süvari yürütürdü. Selânikî, bu elbise ve siperlerin her birinin 2400 akçe ile 2800 akçe arasında olduğunu yazmaktadır.
Ayrıca Feridun Bey’in Yenihisar semtindeki güzel bahçesinin daha sonra bazı şenliklere sahne olduğunu da belirtmektedir.
Vakıfnâme’sine göre; İstanbul’da Kazdağı civarında Kösederesi’nde bir mescidi, Koska’da sıbyan mektebi ve dârütta‘limi, Dimetoka’da bir camii ve büyük bir hamamı ile İstinye’de tekkesi bulunan Feridun Bey, bunlar için Karaköy’de kırk odalı bir han, bir kasap dükkânı; Niğbolu’da iki değirmen, bir çayır ve bir koru; Edirne’de bir değirmen, yirmi ev ve bir bostan; Gelibolu’da tersanede on yedi dükkân; Lapseki’de iki bağ, üç tarla, bir fırın; Yalova’nın Kocadere Köy’ünde bir su bıçkısı ile 12.000 altın vakfetmiştir.
Feridun Ahmed Bey’in şöhretini sağlayan Münşeâtü’s-selâtîn adlı bu eser, ilk Osmanlı padişahından III. Murad’a kadar gelen hükümdar mektuplarının sûretlerini ihtiva etmekte olup, bu sahada yazılmış eserlerin en büyüğü veen mükemmelidir. Eser iki cilt halinde yayımlanmıştır.
Kaynaklar; TDV Ansiklopedisi
Selam dua ile...
Meral Y. Gemici