"Sizi Gidi Gavur Aşıkları Sizi..."
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), son günlerde yaptığı boykot çağrısıyla siyasi tartışmaların merkezine oturdu. Söz konusu çağrı, kamuoyunda geniş bir yankı uyandırsa da, siyasetin doğası ve toplum üzerindeki etkisi bakımından birçok soru işaretini de beraberinde getirdi.
Siyasi partilerin zaman zaman boykot gibi araçlara başvurması olağan bir durumdur. Ancak bu çağrıların ne kadar kapsayıcı olduğu, hangi kesimlere hitap ettiği ve toplumda nasıl bir karşılık bulduğu önemlidir. CHP’nin boykot çıkışı, kimi çevrelerde destek görürken, toplumun daha geniş bir kesimi tarafından sorgulanan bir adım olarak kayda geçti. Zira ekonomik zorlukların gölgesinde kalan vatandaş, günlük yaşamını doğrudan etkileyen siyasi hamlelerden pek de memnun görünmüyor.
Bugünün Türkiye’sinde birinci parti olmak, siyasette belirleyici olmak için tek başına yeterli değil. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, siyasi başarıyı yüzde 50+1 formülüyle tanımlarken, partilerin kutuplaştırıcı değil, birleştirici bir dil kullanmasını zorunlu kılıyor. CHP’nin boykot hamlesi ise geniş kitlelere ulaşmak yerine, daha çok kendi seçmen tabanını konsolide etmeye dönük bir adım olarak okunuyor. Bu durum, partinin kitle partisi olma iddiasıyla çelişen bir görünüm çiziyor.
**Gündem Saptırma İddiaları...
Boykot kararının zamanlaması da dikkat çekici. Parti içinde son dönemde yaşanan tartışmalar, genel kurul sürecindeki şaibeler ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili iddialar, CHP’nin bu adımı bir tür “gündem değiştirme” hamlesi olarak kullandığı yorumlarını beraberinde getirdi. Bu yaklaşım, parti içindeki problemlerden dikkatleri uzaklaştırma çabası olarak görülüyor.
Geçmişte Türkiye, siyasetin ekonomiye müdahalesinin nasıl olumsuz sonuçlar doğurduğunu deneyimledi. 90’lı yıllarda sermayeyi ideolojik kamplara ayırmanın bedeli ağır olmuştu. Bugün de zincir marketler, esnaf ya da yerli üreticiler üzerinden siyaset yapılması, toplumda ayrışmayı körükleyen bir unsur haline gelebilir. Vatandaş, siyasal meselelerin ekonomi üzerinden şekillendirilmesini istemiyor. Alım gücü düşerken, bir de siyasetin yönlendirmesiyle raflar üzerinden mesaj verilmesi, kamuoyunda karşılık bulmayabilir.
Toplumsal Fay Hatları...
CHP’nin son hamlesi, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirecek nitelikte görülüyor. Toplumun bir kesimi, bu yaklaşımı sadece siyasi bir manevra olarak değerlendirirken, bir diğer kesim ciddi bir tepki gösteriyor. Bu durum, sosyal bütünlüğü zedeleyebilir, ekonomik aktörler arasındaki dengeyi bozabilir.
Halkın Boykotu Nerede Olur?
Siyasette en güçlü tepkinin sandıkta verildiği bilinen bir gerçek. CHP’nin bu hamlesinin uzun vadede nasıl bir karşılık göreceği ise önümüzdeki seçim dönemlerinde daha net anlaşılacak. Bir siyasi partinin boykot çağrısı kadar, halkın buna ne ölçüde kulak verdiği de önemlidir. Zira gerçek boykot, yalnızca ürün raflarında değil, seçim sandıklarında da şekillenir.
Sesli Tepkiler... “İsrail Mallarına Sessiz Kalındı, Şimdi Neden Bu Çağrı?”
CHP’ye yönelik en sert eleştirilerden biri de geçmişte İsrail merkezli ürünlere karşı sessiz kalındığı yönünde. Parti, geçmişte benzer konularda net bir duruş sergilemediği gerekçesiyle eleştiriliyor. Bu noktada kamuoyunda, “Aynı hassasiyet neden İsrail markalarına karşı gösterilmedi?” sorusu sıklıkla dillendiriliyor.
CHP’nin boykot hamlesi, bir siyasi strateji olarak gündem yarattı. Ancak bu stratejinin toplumda nasıl yankı bulacağı, önümüzdeki süreçte daha net görülecek. Siyasetin ayrıştırıcı değil, birleştirici bir güç olması gerektiğini unutmamak gerekiyor. Zira toplumun beklentisi günlük hayatına doğrudan dokunacak çözümler ve yapıcı politikalar. Bu noktada halkın vereceği asıl yanıt ise yine demokratik yollarla, sandıkta şekillenecek. Son olarak rahmetli Erbakan Hayatta olsaydı ve boykot çağrısına 'sizi gidi gavur aşıkları sizi' demez miydi?