Eğitilmeden öğretilen yozlaşır
Günümüz toplumunun sol-muhafazakâr tarafları eğitim sistemi üzerinden tekrar karşı karşıya gelmiştir. Tırnak içerisinde batılı ve çağdaş eğitimi destekleyen sol kesim, dini temeller üzerine kurulu eski tarzda eğitimi destekleyen muhafazakar kesim..
1931 yılından 1950 yılına kadar okutulan tarih kitabında geçen ifadeyle ‘’ Muhammedin koyduğu esasların toplandığı kitaba kuran denir’’ , ‘’ Uzun devirde tefekkürlerinin mahsulü olan ayetleri lüzum üzere tekrir ediyordu’’ gibi birçok ifadeyle tarih eğitim gören bir neslin yüzyıllarca eğitim ve öğretim vermiş birçok âlim bilim insanı yetiştirmiş kurumlar ile yapılan mutabakatlara karşı olması garipsenmemeli.
Bu zihniyetin yetiştirebildiği bilim insanı sayısı günümüze dek, bir elin parmak sayısını geçmez iken Peygamber ismi söylerken hazret demeye imtina eden dini eğitimden uzak görüşün, yıllarca dini ve fenni eğitimleri bir arada yürütmüş kurum vakıflara cephe almayı geçelim herhangi bir yorum yapma hakları dahi yoktur.
Mevcuttaki ‘çağdaş ve batılı eğitim’ düzeninde üniversite çağına erişmiş bir bireyin latin alfabesi ile yazılmış günümüz kitaplarını dahi okumaz anlayamazken, medrese, vakıf, tarikat kurslarından çıkan öğrenciler ise ecdadına ait eserleri okuyup anlayabilmektedir.
Osmanlı kültürüne karşı olan duruş ne hikmetse kendi tarihini bir kenara bırakıp batının geçmişini, tarihini ve kültürünü benimsemeye ve hatta eğitim alanında genç dimağlara nakşetmeye çalışmaktadır. Eğitim sistemimizin sancılı olmasının sebeplerinden biriside budur.
Eğitilmeden öğretim gören gençlerimiz tarihine ve kültürüne karşı yozlaşmaktadır. Bu yozlaşmanın bir nebzede olsa eğitim yordamı ile önüne geçen kurum kuruluşları destekleyen milli eğitim kurumu kuruluşunun yüzüncü yılında eğitim öğretim hususunda sonunda özlenilen nitelikli eğitime bir adım daha atmıştır..